12 Aralık 2012 Çarşamba

YIRTTIĞIM KANATLARI YENİDEN ÖRDÜM

 
ben öldüm…

damarlarımdaki kan buz kesti artık

üşüyorum

kar yağmadı henüz

kartopu oynayamayacağız sanırım

gözlerime dokunuyor şimdi bu aralık

ellerimle tüm tutamadıklarım


ben güldüm…

kış vurmadan 3 mevsimi gördüm

3 kurşun sıyırdı gönlümü

sırlarımı senden başkasına anlatamadım

yersizdi umudum

yurtsuzluğun bende tanrı misafiri oldu

ben kimsenin bahçesine

böyle güzel çiçek olmamıştım hiç

sen de kimsenin evinde zaten

böyle kalabalık değildin


sövdüm ben de…

40 kabirde

40 azap çekerken

kan tükürdüm soğuk mezar taşıma da

sana döndüm

tövbe ettim sonra karanlığıma

yırttığım kanatlarımı

kalktım yeniden ördüm


uçmak…

uçurtmalarda duruyordu işte

duru olman beni yordu

güldüm

çünkü

içimde bir bir

uçan balonların çırpınıyordu

onlarla sana yükselmek ne kadar zordu…

1 gün vardı içimde sevmediğim

1 ömür sakince beklediğim

sonra tuz buz oldu şehir

içimdeki tüm kaleler yerle bir

neyle savaştığımı asla bilemedim…


ben kördüm…

aklımın kördüğümlerini

el yordamıyla çözemedim

bekle dedi bana 1’ i

bekleyemedim

giz soğuk bir battaniye gibi

üzerimi örtüyordu


üşüdüm sonra…

ortasında kardan adam gibi cehennemin

şimdi her yer yeni

ardımda her bıraktığım

gözlerimde eriyordu senle ilgili

Azrailler vardı

orakla çiçek toplayan içimde

İsrafiller yalnızlığıma ıslık çalardı

ocağıma ilk defa kor değdi

kan ter içinde bir gündü

zor değildi

kendimi atmam bu diyardan

İkarus gibi

kanatlarımı annem örmüştü

yündü


ben artık dündüm…

uyanmamak için

can çekişiyordum hülyalarından

ecinniler çanlar çaldı da

uyanmadım derin sevdalarından

mızraklar sapladılar dillerime

sana tek bir ses edemedim…


ben gördüm…

yanaklarımdaki  yaşlar tuz kesti artık

ölüyorum

dağlanmadı gözyaşlarım henüz

kırpmıyorum gözlerimi ağlamamak için sanırım

sözlerime dokunuyor şimdi bu aralık

ellerimle tüm tutamadıklarım


DEĞEMEDİĞİM HER YER SENİNDİ


yanından geçtim bir yol

sıcacıktı kuytuların

nefesinden içtim...

soluğu kesilmiş adamdım ben

bıçaklarımı  bilhassa bilemedim

deniz mor muymuş

yel  beni mi sormuş

doğrusu hiç bilemedim...

tenhaydı talanlarından arda kalan

sevdan zaten yeterince fenaydı

ben geç vakitte

izlerinden geçtim...

bir haksızlıktı hırsızlık aramızda

gizlenmiş duruyordu sende ömürler

içlerinden en kimsesizini seçtim…

derindi teninde kokun

korkum karanlığındaki en kör rehberimdi

böylece kayboldum ben de

artık çığlıklarım senindi…

ayaz yaladı yüzümü

gözlerime perdeler indi

sağılmış süt gibi saftı gece

boğulduğum her yerin derindi…

ne okyanustun yalnızlığıma

korkutuyordun

ne senindi mavi aslında

unutuyordun

tuz kokusu sindi kanamış avuçlarıma

düşen her damlan benimdi…

8 Aralık 2012 Cumartesi

KELEBEKLER REENKARNASYONA İNANMAK ZORUNDADIR








umut kendi kendine di-kendi bazen
doğrudur



başka türlü
her bozkırda neden



insan kendini unutur!

 
bir günüdür her dokunamadığı kelebeğin oysa
 
korktuğu belki sadece
sancılı bir uykudur...



vurulur renklerine



unutur dünü



sevmiştir



tek mevsim bile değil oysa
tek güne gelmiştir
nedense bahara kadar yurdundan kovulur

bir ay olsaydı der
bir yer olsaydı



fırtınaya tutulmuştur ama



bir günlük ömrüyle avunur…



umut kendi kendine di-kendir bazen
doğrulur



başka türlü

her bozgunda neden



insan derdini unutur!
bir dünüdür her dokunamadığı kelebeğin oysa
korktuğunu belki sadece
acılı biri uydurur...



vurulur denklerine
unutur günü
sezmiştir



tek resmin bile değer O’ysa



tek sana gelmiştir
nedense bakana kadar yurdundan sürülür
bir an olsaydı der
bir can olsaydık
fırtınaya tutulmuştur
ama
bir gün öldüğüyle kurtulur...