sanırım her
şeyi gördüm…
ihanetler
vardı ki
iki yatak
arasında
bu yüzden derisini
sıyırdım ömrün
onları kabus
diye adlandırıp
kan ter
içinde
gözyaşlarımı
Judah’ nın darağacında öldürdüm
kehanetlere
karşı
ziyadesiyle
kördüm
bir oyundu
her rüyanın ardı
işin içinde
kirli bir “soyun” vardı
derimi
sıyırdı ömür
an’ı
seyran edip
bekliyordum
tel örgüler
dardı sensiz gözlerimde
gizlerimde
bir takım densizlikler vardı
jiletler
dolaşırdı
intikam
peşinde sözlerimde
her beden
kendi mezarını arıyordu
güneş
bir türlü
mevsimini bulamamıştı o hasatta
İsa çarmıha
kendi bedenini taşıyordu
neyse ki
hiçbir yer
dertlerime
yataklık etmiyordu
iki yatak
arasında
bir darağacı
vardı ki
üzerinde
çocuklar ve salıncaklar
bana ileri
geri konuşurdu
yaltaklık
ettim aslında Azrail’ e
çünkü
mevsiminde öleceğime inanıyordum
sanırım her
şeye sövdüm
ibretler
vardı ki
iki mezar
arasında
bu yüzden
yenisini diledim ömrün
onları habis
diye adlandırıp
can ter
içinde
-söz-
yaşlarımı Tuna’nın
nar ağacına gömdüm…