Kalem efendisi
her dem yorgun
asabidir kendisi
iş dönüşü çıkarken yokuşu
nefesi sabırsız
sanırsınız ha yığıldı, ha yığılacak
gözyaşları parke taşları
dar bir yola vurur kendini
ahşap evler unutturur derdini...
Kalem efendisi
her dem yorgunmuş
eskiden de ağrılıymış kendisi
ilk öpüşü çıkarken yokuşu
nefesi sabırsızmış
kız sanmış kalbi durmuş, duracak
kızın gözyaşları imiş
koyun şimdiki boz taşları
boz taşların narına
çok gitmişler o deniz kenarına
deniz her daim hırçın
ak kaşıkmış oysa gökyüzü
ılık güneş çıkarken yokuşu
nefesler sabırsız
sanırlarmış gökyüzü yıkıldı, yıkılacak...
Kalem efendisi
şimdi her daim yalnız
sancılıdır kendisi
iç çekişi çıkarken yokuşu
oyun etmiş ona nabzı
sabırsız
geçmiş hayatının baharı
sere serpe gözlerinden
sanmış ha yaşamış, ha yaşayacak
gözyaşları ayağına takılan mezar taşları
zor bir yola vurmuş kendini
ahşap evlere unutturmuş derdini...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder