9 Eylül 2013 Pazartesi
AYAZDAN BEYAZA
öyle aniydi ki geçişi
sabahın geceye
-binlerce parçaya ayrılmış bir ayna-
beyazın karaya
en huzurlu anında sensiz uyandığım
her deminde eksik bir rüya
sabahtan geceye
aynadaki sırdan bana
camdan aksimdeki karaya
dinlendiremedim acısını sabahın
dillendiremedim içimdeki sevdayı
kekeme bir bülbül
nasıl anlatır güle olan aşkını…
gözler…
gözler vardı ki girdaptılar
uyutmuyordu beni
yutuyordu tüm elbiselerimi
karşısında çırılçıplaktım
karadan beyaza
geceden sabaha
izler vardı her gülüşünde üzerimde
buna rağmen nasıl kayboluyordum
hiçbir iz beni kendime götürmüyordu
çünkü
-hiç böyle boğulan görmediniz-
öyle aniydi ki geçişi
sabahın geceye
bir türlü uyanamıyordum…
sözler…
sözlerim vardı ki kuyuydular
unutmuyordu bir türlü susuzluğunu
uğruyordu sebepsiz çöllerime de
gece ısrarla sabaha dönmüyordu
her gün bir çiy tanesi sürekli dudağımda
bir çiğ tanesi kelimelerim
hiçbir karanlığın şafağına aman vermiyordu…
öyle aniydi ki gelişi
karadan beyaza
-binlerce kez hatırlanmamış bir rüya-
geceden sabaha
en hüzünlü anımdan
onsuz uyandığım
her yerimde eşsiz bir dünya
ayazdan sıcağa
ardımdaki sırdan bana
kandan alınyazımdaki karaya…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
öyle durgundu ki gidişi..sanki durdu sanki gitti
Yorum Gönder