Kanın
hafızası ışığı görene kadar
bir yılan gecesinde
bin yılın
karanlığına sığınıyor şimdi
içimde
unutulanlar
kendi yükümü
sis etmiş
kendi yüzümü
sus bellemişim belki
bu zehir
artık
içimdeki son zemheridir…
bir Sabırlık
–ki ağaçtır
uyanır ölüm
orucundan
o benin kırk
yıllık şahidimdir
kurtulamam
ne yapsam kanlı avucundan
çünkü kanın
hafızası ışığı görene kadar
bekle
doğuracak şimdi bana
sis için
güneş, sus için nefes
kaybolduğum
tüm zamanlar…
uçuşan
perdeler görüyorum
sarılmak
hasretiyle savruluyorlar ağaçlara
ardımdan
uluyan hatıralar geçiniz artık bu koyu ormandan
gök yüzüm olmuş
nicedir
yer hüzün
bu
toprakları ne çok eşeledi atlar
suya öykünen
kaya gibi hepsi kördü
bu devir
içimdeki son
serseridir
bir asırlık –ki
bana tek Kala’ndır
utanır ölüm
orucundan
o artık senin
de kırk yıllık şahidindir…