Tozlarını savurarak
şu üzerime amansız gelen ne?
apansız dileyen benden yalnızlığımı
beni türlü tuzaklarla yeneceğini bilen
beni benden önce sezen ne?
hem yetimliğimi
hem kalabalık oluşumu
bana kalan boş bir küpü
göz yaşlarımla doldurduğumu bilen ne?
topraklarımı ordusuyla kirleten
toplarımı, tüfeklerimi
sırf gülmek için
örümcek ağlarıyla ören kim?
ne ki beni iten boşluğa
azap atlarıyla üzerimde tepinen
krallığımın karanlığı ortasında
beni çırılçıplak bırakarak
kimsesizliğe çırak yapan ne?
kim, zamanı zorbalıkla savuşturacak
ruhumu gerçekle buluşturarak
zaferimin üzerine kılıcını koyan?
düşlerimi zalimce devşirip
huzurumu kaçırarak
kimdir sonra izinsizce huzuruma çıkan?
sen
sensin demek gecenin gücüyle
ruhuma çelmeler takan!
altın kakma nefesini
hem gürz, hem kalkan gibi kullanan
bil ki
sen zulmün efendisi
ne benim zaferimdir solan
ne de bir kuraldır
‘Kalıcı olabilir kılıcı olan!’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder