2 Şubat 2008 Cumartesi

LA FONDİP’ TEN MASA(L)LAR

Durdum sonunda

ben durunca dünya duruldu

yaz sarıdan, kuş darıdan af diledi

korkuluk evine döndü yatağına kuruldu

uyandı uykudan potuk

yastığına zürafa kondu...

durdum ben de sonunda

baktım ki işler yolunda

girdim zalim cadının koynuna

kurtulunca sonra büyüsünden

indiriverdim süpürgeyi boynuna

gittim sonra cennet bahçesine

buluverdim birkaç tane iyisinden...

orada ne gürültü, ne kavga

kol kola tilkiyle karga

maymun düşmüş yalnız karakola

ehh insana benzer ne de olsa

doğa bizden neden çeksin

akıllı olmak doğru yolsa...

doğru yolda eğri deve

şaşkındır benzemez hiçbir şeye

bir çekiç, bir de eğe

kafi çöl yapmaya Kaf dağını bile...

koca akıl, onca hile

yetmez bazen en uyanık file

evi yansa söndüremez

hortumunu hatırlatır, kızar itfaiye

tek bir hayvan korkmaz bundan

silinmesin diye ruju

kafasını çukura gömen devekuşu

duymaz ensesinde yürüse cinler

o yeraltında volkmen dinler...

dostu olmuş bizimkinin

kazma dişli köstebekler

diş fırçalamaktan vakit bulurlarsa

ne var, ne yok kemirirler

talan olur valla kaplumbağanın arsa

gider o da başka yere

iki yıl sürer başlaması yemeğe...

yemek denince aslan var

onunla sofraya oturan yanar

Kaf dağını yemiş de

bulamamış insanlar...

anka kuşu şaşırmış

uçan halı marifetini aşırmış

beş bostana kıran girmiş de

yılan buzdolabını kaçırmış

sevinmiş bu işe ejderha

kilitleyemez beni içine demiş bir daha

tavşan şaşmış yılanı duyunca

‘yazık, iş bulmuştum sana

10 altın verseler

girmez misin hokkabaz şapkasına

ben emekli oldum olalı

sevindiremiyor hokkabazlar çocukları

palyaçolar oyalıyor idareten

gıdıklayarak pandaları’

ne isterler bu karşı koymaz ayıcıktan

gözleri kararır kahkahadan

bayılıverir hemen şakacıktan

durdum ben de sonunda

sirke gittim gecenin onunda

baktım kanguru beleşe getirmiş

yavrusunu taşıyor donunda!

Hiç yorum yok: