2 Şubat 2008 Cumartesi

TANK, BALTA, BIÇAK

Kaç tank paleti altında kaldı

deniz kabuklarının sesi

ve kaç tank altına aldı

altın aldı

keserek nefesimizi

katleder gibi bir bıçakla

bir kurbanlığın kalın öfkesini

ve sonra avuç açan kaç ele

çiviler çakıldı

ket vurur gibi bir sele

bir çarmıh üzerinde

kaç yiğit tütsülerle yakıldı

konuşan her ağıza inen bıçak

keşfeder gibi saklanacak bir mağarayı

izleyerek ayı birkaç kaçak

ve der gibi her ağız ‘Dayan’

dinleyen deniz kabuklarını öper gibi

yağız delikanlılara kızlığını verirken

inleyen kızlar gibi

kan revan içinde kanayan

ter içinde emekçi mısralar gibi

bağırıyorlar her yandan ‘Dayan’

duyan her kulak

papatya yaprakları gibi döküldü baharda

fısıldaşıyordu nasıl da

baltayla kara cübbeli cellat

ve konuşan her dil

çelik bir mil gibi yuvasından söküldü

kaç tank paleti altında kaldı

deniz kabuklarının sesi

ve kaç tank altına aldı

altın aldı

keserek nefesimizi

katleder gibi bir bıçakla

bir kurbanlığın kalın öfkesini

ve gören kaç göz acımasızca

oyuldu yuvalarından

-ki anlattıklarım doğrudur

sıyırır gibi bir obur kazanın kalanını

ve ovar gibi herkes bir boşluğu şimdi

dağıtmak için korkunç rüyalarını...

Hiç yorum yok: