Kaç tank paleti altında kaldı
deniz kabuklarının sesi
ve kaç tank altına aldı
altın aldı
keserek nefesimizi
katleder gibi bir bıçakla
bir kurbanlığın kalın öfkesini
ve sonra avuç açan kaç ele
çiviler çakıldı
ket vurur gibi bir sele
bir çarmıh üzerinde
kaç yiğit tütsülerle yakıldı
konuşan her ağıza inen bıçak
keşfeder gibi saklanacak bir mağarayı
izleyerek ayı birkaç kaçak
ve der gibi her ağız ‘Dayan’
dinleyen deniz kabuklarını öper gibi
yağız delikanlılara kızlığını verirken
inleyen kızlar gibi
kan revan içinde kanayan
ter içinde emekçi mısralar gibi
bağırıyorlar her yandan ‘Dayan’
duyan her kulak
papatya yaprakları gibi döküldü baharda
fısıldaşıyordu nasıl da
baltayla kara cübbeli cellat
ve konuşan her dil
çelik bir mil gibi yuvasından söküldü
kaç tank paleti altında kaldı
deniz kabuklarının sesi
ve kaç tank altına aldı
altın aldı
keserek nefesimizi
katleder gibi bir bıçakla
bir kurbanlığın kalın öfkesini
ve gören kaç göz acımasızca
oyuldu yuvalarından
-ki anlattıklarım doğrudur
sıyırır gibi bir obur kazanın kalanını
ve ovar gibi herkes bir boşluğu şimdi
dağıtmak için korkunç rüyalarını...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder