1 Şubat 2008 Cuma

YAKIN GÖZLÜĞÜMÜZLE ÖLÜMÜN CANINA OKUYACAĞIZ

Bir gün gelecek de aynaya bakacağız

minibüste önümüzdeki adamın yüzüymüş gibi gelecek

kendi yüzümüz dikiz aynasında bize

o zaman kendimizi yaşlanmış bulacağız

ve zaman bizi bulacak

müsait bir yerde ineceğiz...

bir gün gelecek de deniz kenarına oturacağız

kendi tenimiz gibi gelecek

düne kadar dümdüz olan dalgalı deniz bize

eskiden sevgilimizle buluşup gülüştüğümüz yerde

o zaman kendimizi ağlıyor bulacağız

ve zaman bizi bulacak

kendimizi martılarla oyalayacağız...

bir gün gelecek de televizyonu açacağız

ekrandaki ses bizle konuşuyormuş gibi gelecek

ve odanın duvarları üstümüze üstümüze

fark etmeden ona cevap vereceğiz

o zaman kendimizi yapayalnız bulacağız

ve zaman bizi bulacak

titreyen ellerle söylenerek kanal değiştireceğiz...

bir gün gelecek de telefonu açacağız

konuşurken kendi sesimizi tanımayacağız

öksüren bir ihtiyarı taklit ediyormuşuz gibi gelecek

dalıp gideceğiz ne dediğimizi bilmeden, sayıklayarak

o zaman kendimizi yorgun bulacağız

ve zaman bizi bulacak

son bir gayretle ‘Yanlış numara’ diyeceğiz...

bir gün gelecek de çarşıdan döneceğiz

ensemizdeki bir adamın nefesiymiş gibi gelecek

kendi nefesimiz ciğerlerimizden bize

o zaman yokuş görünce

kendimizi hep iniyor bulacağız

ve zaman bizi bulacak

takside kendimizi

‘Serencebey Yokuşu, evladım’ derken duyacağız...

bir gün gelecek de albümlere bakacağız

her karede şaşırtacak, ütülenmiş gibi gelecek

geçmişimiz fotoğraflarda bize

o zaman bedenimizi ütüsüz, ruhumuzu boş vermiş bulacağız

ve zaman bizi bulacak

çocuksu bir hevesle ütü yapıp

alelacele fotoğraf çektirmeye gideceğiz...

bir gün gelecek de yürüyüşe çıkacağız

yolumuz mezarlıklara düşecek, kaçmayacağız

mezarlar ilgimizi çekmeye başlayacak

o zaman kendimizi mezar taşlarını okuyor bulacağız

ve zaman bizi bulacak

‘Dur yolcu, okumadan geçme!’ diyecek

biz ölümün canına okuyacağız...

Hiç yorum yok: