...O görünüm anından; o, anı olan andan sonra, yeniden kesişmiş midir yollarımız,
kendi ayrı yollarını yürüyen iki kişi gibi, diye düşünürsün:
O caddede? Şu sokakta? Belki, o, her sabah tepeye tırmanırken,
sen yokuştan aşağı sapmışsındır, geçmişsinizdir birbirinizin yanından
- ya da- bir şehirden bir şehire aynı zamanda göçmüşsünüzdür,
iki gezgin gibi- ama , birbirinizden habersiz...
İki harita kurarsın kafanda: zamanda ve uzamda, ikinizin gidiş-gelişlerini saptayan-
şu kadar yıl ve o kadar yol içeren iki harita...
Üstüste konduklarında- konabilselerdi-,
bilmeden ve bulamadan biribirinizin yanından gelip geçip gittiğiniz yerleri,
ulaşamama ve dokunamama noktalarınızı belirleyebilecek...
Öncesini bile-Ama - bilemediğindir, o yerler, o noktalar, dokunamadıklarınız...
Dokunamadığın noktalardan gelir yaşamının anlamı...
1 Haziran 2008 Pazar
mavi-mor
gönlün her neresinden geçiyorsa ömrün
ak kuyu mu
kör kapı mı
nedir söyle yüzündeki
dizlerimde derman yok
gözlerimde tenhalar
mavi, mor
delirmiş mi şimdi her şey
kaderim ellerindeymiş sanki
kaderin ellerinde
sakin bir ruh bilmeceymiş
yolun sonu mu
derdin koyu mu söyle
-çıldırıyorum sana bir şeyleri-
can yakıyor kavuşmayan tüm heceler
bir cemre diğerine değmiyor
koklamadan kopartılan her çiçek gibi
hasretim tedirgin
senin derleme yüreğin yersiz
efendisiz şimdi tüm "gül" lerin
değiş kaybettiğini şimdi bulduğunla
değiş hadi tam 12' den vurduğunla
ama yarın yoksun
değer mi hiç dokunduğuna
kimlerle sofra kurdun
hangi bahçeye el koydun
bana nasıl el oldun dinliyor musun
koyup gittin ardına bakmadan
kayıp ey sensiz aman
bir bahar yeliydi
kayboldu
gelindi
ak namusta vefa delindi
yeldi, mordu
her yaraya merhemdi
acil şifalar dilendi hep
-hep dikendi-
hep dilendi soframızda sonbahar
yediveren sığmıyordu dört mevsime
geceydi
kıştı
kimseye ait olmamak seni kışkırtmıştı
senin de siyahların vardı elbet
ak mintan koyu tende
silahtı
deliydim ben de
aşk şakağıma dayanmıştı
-kimse sahipsiz değil-
sen de biliyorsun teslim olmak nedir
nedendir ağlıyorum günbegün
alıkoydun gülüşümü de
giderken
azaldın arttıkça
her şey senle...
ak kuyu mu
kör kapı mı
nedir söyle yüzündeki
dizlerimde derman yok
gözlerimde tenhalar
mavi, mor
delirmiş mi şimdi her şey
kaderim ellerindeymiş sanki
kaderin ellerinde
sakin bir ruh bilmeceymiş
yolun sonu mu
derdin koyu mu söyle
-çıldırıyorum sana bir şeyleri-
can yakıyor kavuşmayan tüm heceler
bir cemre diğerine değmiyor
koklamadan kopartılan her çiçek gibi
hasretim tedirgin
senin derleme yüreğin yersiz
efendisiz şimdi tüm "gül" lerin
değiş kaybettiğini şimdi bulduğunla
değiş hadi tam 12' den vurduğunla
ama yarın yoksun
değer mi hiç dokunduğuna
kimlerle sofra kurdun
hangi bahçeye el koydun
bana nasıl el oldun dinliyor musun
koyup gittin ardına bakmadan
kayıp ey sensiz aman
bir bahar yeliydi
kayboldu
gelindi
ak namusta vefa delindi
yeldi, mordu
her yaraya merhemdi
acil şifalar dilendi hep
-hep dikendi-
hep dilendi soframızda sonbahar
yediveren sığmıyordu dört mevsime
geceydi
kıştı
kimseye ait olmamak seni kışkırtmıştı
senin de siyahların vardı elbet
ak mintan koyu tende
silahtı
deliydim ben de
aşk şakağıma dayanmıştı
-kimse sahipsiz değil-
sen de biliyorsun teslim olmak nedir
nedendir ağlıyorum günbegün
alıkoydun gülüşümü de
giderken
azaldın arttıkça
her şey senle...
ÇÖL
Ellerim titriyor bugün
garip
yürüdüğüm şehirde her kapı
bana kapalı
koyacak yer bulamıyorum canımı
hangi düşe girsem
içinde herkes yaralı
bütün bahçeler kimsesiz
izler solgun
dizlerim tutmuyor bugün
kaybolmak hiç bu kadar anlamlı olmamıştı
bakıyorum
bıraktığım yollar aşınmış
çalınmış sessizliği suskunluğumun
en ücra yerlerime nasıl da el değmiş
canımı yakıyor şimdi her kahkaha
yarım kalan bir şeylerin
eksikliği fazla geliyor bana
gözlerim dinmiyor bugün
-yağmur kimseye bu denli dost olmadı-
tuttuğum her şey akıp gidiyor avucumdan
gözlerim dağlı
hiç bir yere
kum saati olmadı böyle zaman
hiç bir şehir böyle çöl
hiç bir çöl böyle tenha değildi
hiç böyle bir yalnızlığı göğüslemedi bir insan
sözlerim bitmiyor bugün
yazdığım her satır kanıyor
küskün şimdi bana tüm hatırladıklarım...
garip
yürüdüğüm şehirde her kapı
bana kapalı
koyacak yer bulamıyorum canımı
hangi düşe girsem
içinde herkes yaralı
bütün bahçeler kimsesiz
izler solgun
dizlerim tutmuyor bugün
kaybolmak hiç bu kadar anlamlı olmamıştı
bakıyorum
bıraktığım yollar aşınmış
çalınmış sessizliği suskunluğumun
en ücra yerlerime nasıl da el değmiş
canımı yakıyor şimdi her kahkaha
yarım kalan bir şeylerin
eksikliği fazla geliyor bana
gözlerim dinmiyor bugün
-yağmur kimseye bu denli dost olmadı-
tuttuğum her şey akıp gidiyor avucumdan
gözlerim dağlı
hiç bir yere
kum saati olmadı böyle zaman
hiç bir şehir böyle çöl
hiç bir çöl böyle tenha değildi
hiç böyle bir yalnızlığı göğüslemedi bir insan
sözlerim bitmiyor bugün
yazdığım her satır kanıyor
küskün şimdi bana tüm hatırladıklarım...
AVUÇLARIN YAR'ADIR
Çok başkadır bazen bıraktığın izler
yalnız kalırsın da bazen
duvarlar seni gizler
su, toprak bir bakarsın başkadır
anlarsın sevdiğin her yerinde iz bırakır
yaralıdır neye baksan
neyi sevsen suyun sonu karadır
yaradır bak şimdi yüreğin
içi boşalmış
yara düşmüş bir daradır
sessiz kalmış geçip gitmiştir nabzı
izi damarlarındaki kanadır
kırmızı başkadır bazen
gecenin rengi bir başkadır
-baş kaldırır-
duyar seni izle yel
her şeyin sabrı canadır
külün de soğukluğu hissedilir bazen
derindir gecedir
kırk kabirde kırk azap çekilir de
kırık bir ayna inadına sanadır
elin emeği
gözün nuru
görmeyen göze yamadır
kaç dua beraber edil(ebil)ir
söyle kaç Amin'e avuçların yaradır...
BAMBAŞKA
Bu şehri terk etmiyorum gidince
seni bırakmıyorum
-nasıl öğrensin bir insan başka-
bir çocuk uyandırdı mı seni
mavi yalnızlığından
yok, ağlamıyorum henüz
dağılmış duran her şeyimi toplamalıyım önce
kendimi kalan her yerden çıkarmalıyım
bu odayı terk etmiyorum gidince
seni bırakmıyorum
-yatağım bir soğusun hele-
nasıl uyansın bir çocuk başka
mavi yalnızlığından
yok, ağlamıyor henüz
ondan esirgediğin her şeyi vermeliyim önce
kendimi kalan her yerden çıkarmalıyım
bu evi terk etmiyorum gidince
seni bırakmıyorum
nasıl yaşasın bir şehir başka
gidince her şey başka
kalınca başka...
-yok, ağlayan yok henüz-
seni bırakmıyorum
-nasıl öğrensin bir insan başka-
bir çocuk uyandırdı mı seni
mavi yalnızlığından
yok, ağlamıyorum henüz
dağılmış duran her şeyimi toplamalıyım önce
kendimi kalan her yerden çıkarmalıyım
bu odayı terk etmiyorum gidince
seni bırakmıyorum
-yatağım bir soğusun hele-
nasıl uyansın bir çocuk başka
mavi yalnızlığından
yok, ağlamıyor henüz
ondan esirgediğin her şeyi vermeliyim önce
kendimi kalan her yerden çıkarmalıyım
bu evi terk etmiyorum gidince
seni bırakmıyorum
nasıl yaşasın bir şehir başka
gidince her şey başka
kalınca başka...
-yok, ağlayan yok henüz-
KARŞILAŞMA
Buruk bir selam gibi
endişeliydiniz bugün
-hayırdır-
kimse size "gitme" demiyordu
kalıyordunuz siz de nedense
bir şey demeniz gerekiyordu sanki
sanki unutulmuş
kelimeler yutmuştunuz
söylememeniz gereken
bir yer vardı tanıştığınız
biri hatırlatmıştı da
-belki orada yoktunuz-
yerler ıpıslaktı
her şey çıplaktı
üzerinize gülümseme gibi her giydiğinize
buruk bir selam gibi
endişeliydiniz bugün
sorabilirdiniz havadan sudan
belki nerede oturduğundan
tam vaktinde gelirdi eskiden yağmur
tam vaktiydi
alacakaranlığın
dondunuz...
sonra anlaşıldı
biri vardı eskiden
ikinize birden dokunmuştu
çok kısa bir süre
yanınızda durmuştu
kimbilir neredeydi şimdi
konuştunuz
ne de çabuk
ortadan kaybolmuştu
nereye gidiyorduk bu arada
dolmuşlar neden boştu
buruk bir selam gibi
endişeliydiniz bugün
üç gündür kimsesizdiniz
o yüzden olabilir bu kasvetli hava
o yüzdendir belki
şimdi bir türlü dinmeyen yağmur
aceleniz yoktu
onun da yoktu belli ki
bütünüyle kaybolmuştunuz
çok uzaktı şehir sizden
yolları eskimişti artık yalnızlığınızın
yeri gelmişken söylemeli
yere düşmeyebilir bazen gözyaşı
birinin ekmeğinde çünkü bazen
başkasının gönlü vardır
kararsız kaldınız sonra
orada olup biten her şeyden
tamamen habersizdiniz
belli etmemek en doğrusuydu
anlatsa aranızdan biri
ner fark ederdi
buruk bir selam gibi
endişeliydiniz ya siz bugün
nedeni vardı
geçen hafta
bir yakınınızı kaybetmiştiniz belki
belki sadece içliydiniz
yoktu nedeni
kalender bir rüzgar esti sonra hafiften
her şey gelip geçerdi
-bu da eklendi kayıtlara-
gecenin şahitliği tutmuştu
tam vedalaşılır gibi oldu
ayaz vardı
yanlış bir bakış
bir söz
yoksulluğundan kurtardı konuyu
"kal" desen olmazdı bazen
"git" desen...
herkesin ne yapacağını bilmediği
anlar vardı
kimse tamamen "elveda" demez-di
bunu düşündüler
buruk bir selam gibi
endişeliydiler bugün
çünkü en dişe dokunur veda
her kişinin suskunluğu-dur
gözler kapalı
eller sımsıkıdır
bak sonunda yağmur
arzuladığın gibi sağnak
bak sonunda yağmur
bardaktan boşanıyordur
gönülsüzce de yaşanır bazen hayat
yeri gelir
bir bilinmeyenle ağlanır
sessiz sedasız akar bir gece
sesi soluğu çıkmaz bir sokakta
nefessiz kalırsınız
sanırsınız
bir şey anı dengeler
geri kalan her şey içindir bu savrulduğun
can çekişmendir
tüm bu kanını emen saatler
tek düşünebildiğin
kimsesiziliğindir
-yol yoktur yalnızlığa-
illa ki kaybolursun
buruk bir selam gibi
endişelisindir çünkü bugün
endişeliydiniz bugün
-hayırdır-
kimse size "gitme" demiyordu
kalıyordunuz siz de nedense
bir şey demeniz gerekiyordu sanki
sanki unutulmuş
kelimeler yutmuştunuz
söylememeniz gereken
bir yer vardı tanıştığınız
biri hatırlatmıştı da
-belki orada yoktunuz-
yerler ıpıslaktı
her şey çıplaktı
üzerinize gülümseme gibi her giydiğinize
buruk bir selam gibi
endişeliydiniz bugün
sorabilirdiniz havadan sudan
belki nerede oturduğundan
tam vaktinde gelirdi eskiden yağmur
tam vaktiydi
alacakaranlığın
dondunuz...
sonra anlaşıldı
biri vardı eskiden
ikinize birden dokunmuştu
çok kısa bir süre
yanınızda durmuştu
kimbilir neredeydi şimdi
konuştunuz
ne de çabuk
ortadan kaybolmuştu
nereye gidiyorduk bu arada
dolmuşlar neden boştu
buruk bir selam gibi
endişeliydiniz bugün
üç gündür kimsesizdiniz
o yüzden olabilir bu kasvetli hava
o yüzdendir belki
şimdi bir türlü dinmeyen yağmur
aceleniz yoktu
onun da yoktu belli ki
bütünüyle kaybolmuştunuz
çok uzaktı şehir sizden
yolları eskimişti artık yalnızlığınızın
yeri gelmişken söylemeli
yere düşmeyebilir bazen gözyaşı
birinin ekmeğinde çünkü bazen
başkasının gönlü vardır
kararsız kaldınız sonra
orada olup biten her şeyden
tamamen habersizdiniz
belli etmemek en doğrusuydu
anlatsa aranızdan biri
ner fark ederdi
buruk bir selam gibi
endişeliydiniz ya siz bugün
nedeni vardı
geçen hafta
bir yakınınızı kaybetmiştiniz belki
belki sadece içliydiniz
yoktu nedeni
kalender bir rüzgar esti sonra hafiften
her şey gelip geçerdi
-bu da eklendi kayıtlara-
gecenin şahitliği tutmuştu
tam vedalaşılır gibi oldu
ayaz vardı
yanlış bir bakış
bir söz
yoksulluğundan kurtardı konuyu
"kal" desen olmazdı bazen
"git" desen...
herkesin ne yapacağını bilmediği
anlar vardı
kimse tamamen "elveda" demez-di
bunu düşündüler
buruk bir selam gibi
endişeliydiler bugün
çünkü en dişe dokunur veda
her kişinin suskunluğu-dur
gözler kapalı
eller sımsıkıdır
bak sonunda yağmur
arzuladığın gibi sağnak
bak sonunda yağmur
bardaktan boşanıyordur
gönülsüzce de yaşanır bazen hayat
yeri gelir
bir bilinmeyenle ağlanır
sessiz sedasız akar bir gece
sesi soluğu çıkmaz bir sokakta
nefessiz kalırsınız
sanırsınız
bir şey anı dengeler
geri kalan her şey içindir bu savrulduğun
can çekişmendir
tüm bu kanını emen saatler
tek düşünebildiğin
kimsesiziliğindir
-yol yoktur yalnızlığa-
illa ki kaybolursun
buruk bir selam gibi
endişelisindir çünkü bugün
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)